Lens Seçimi
Hangi Lens?
Doğayı ve seyahat etmeyi seven benim gibi birçok fotoğraf gönüllüsünün en yaygın sorulardan biri “Bundan sonraki yeni objektifim ne olmalı?” ya da “Lens seçimi nasıl yapılır?” tarzında sorulardır.
Bu tip sorular bu platformda, YouTube videolarında ve bilinen hemen her fotoğraf forumunda sıklıkla karşımıza çıkar. Genellikle yeni bir objektif alma sorusu ortaya atıldığında internet üzerinde birçok uzman(!) bunlara yanıt vermeye çalışır. Bununla birlikte çoğu kez bu görüşler ya mesnetsiz bilgiler içerirler, ya da belirli bir marka ve modele atıfta bulunurlar, onu öne çıkartmaya çalışırlar. Gerçekten doyurucu olduğuna inandığınız bilgileri verenler de o bilgileri kendi gerçekliklerine göre aktarırlar. Ama ne O Siz’dir, ne de Siz O’sunuz. Yani, dikkatli olmakta fayda var.
Lens seçimi nasıl yapılır? Ben buradan sizlere “şu objektif en mükemmelidir, şöyle süper özellikleri vardır” onu alın diyemem.
Aslına bakarsanız, “Sahip olunması gerekenler listemde” hangi objektife karar vereceğim konusunda artık bir problem yaşamıyorum. Bu işe ilk başladığınızda doğal olarak çok kötü fotoğraflar çekiyorsunuz. Sizinkiler kötü değil miydi? Tamam, benimkiler çok kötüydü. Bu durumda bizler (siz iyi fotoğrafları olanlar hariç 😉 ), bu kötü fotoğrafların suçunu ya kullandığımız kameraya, ya da elimizdeki o berbat (!) kit objektife atma eğilimindeyizdir.
Sonra okumaya, araştırmaya, çektikçe deneyim kazanmaya başladıkça bu sitenin mottosu olmuş o sihirli cümleyi kurmaya başlarsınız;
Fotoğrafı önce göz,
sonra lens,
sonra kamera çeker!
Evet, şu geldiğim durumda, sahip olduğum bilgi birikimimle bu motto bence tamamen gerçek. Hatta bence Göz-Lens-Makine arasında 100 üzerinden puanlama yap deseniz sırasıyla; 50-30-20 derim.
İyi bir fotoğrafçı gözünüz varsa zaten iyi bir fotoğrafı garanti etmiş olursunuz.
Çünkü, aslına bakarsanız elinizdeki makine ve objektif hangi marka ve model olursa olsun, en kötüsüyle bile “waaaw” dedirtecek fotoğraflar çekebilirsiniz. Siz de benim gibi “O güzel fotoğrafları nasıl çekiyorsunuz” tarzı soruların sorulduğu ortamlarda kulak kabartır olursunuz. Bunun örnekleri o kadar fazla ki, burada değinmeye gerek bile yoktur sanırım.
Benim için yeni bir cam(!) almanın nedeni biraz pragmatik bir şey. Yeni bir optik için para yatıracaksam, gerçekten ona ihtiyacım var mı diye bakıyorum. Bu yeni objektif ile şimdi yapamadığım neyi yapabileceğim, ona odaklanıyorum. E tabi mühendis geçmişim teknik verilere bakmaktan ve bu konulardaki ciddi sitelerin makalelerini okumaktan beni alıkoymuyor.
Sahip olduğum en uzak odaklı objektifim “Nikon 70-200mm f/2.8G ED VR II”. Doğada, özellikle vahşi yaşam, kuş fotoğrafçıları için bu odak uzaklığı çok yetersiz kalabilir. Ama ben ne kadar ve kaç kez böyle bir durumla karşılaşıyorum ki? Bu ihtiyacım için daha uzun odaklı bir objektif almak yerine bir Nikon 2xTelekonvertör almayı tercih ettim. Tamam, “200mm f/2.8 Objektif + 2xTelekonvertör” bir 400mm f/2.8 objektif etmiyor olabilir (mi?). Eğer kullandığınız gövdenin AF sisteminin nasıl çalıştığını, hangi durumlarda nasıl tepki verdiğini biliyorsanız; EVET, yeterli olabilir.
Unutmayın, ben Profesyonel bir vahşi yaşam ya da aksiyon/spor fotoğrafçısı değilim.
Diyelim ki, fotoğraf makinenizle birlikte verilen kit objektifle çekmiş olduğunuz fotoğraflardan daha keskin ve daha canlı görüntüler istemektesiniz. Ya da düşük ışıkta veya güzel yumuşak arka planlarla dolu fotoğrafları çekebilmek için belki de f/2.8, f/1.4 gibi daha hızlı bir objektife ihtiyacınız var. Belki de kanatlarını bir saniye içinde yüzlerce kez çırpan ve havada asılı durabilen küçük kuşları fotoğraflamak için daha hızlı bir Otomatik Netleme (AF-Auto Focus)’ye sahip bir gövdeye ihtiyacınız var. Böyle bir durumda en uygun soru şudur;
Bu tür fotoğrafları çekmek için şu an sahip olduğum gövde ve kullandığım objektif(ler) yeterli mi, hangi özelliklerde objektife ihtiyaç duyuyorum?
Bu soruyu sorduğunuzda bunun sahip olduğunuz donanımla ilgili bir sorun olmadığını, bundan ziyade problemin vizörün arkasındaki dört inçlik alana bakan gözlerin sahibinde olduğunu fark edebilirsiniz. Tamam, elbette iyi objektifler gerekir, ama elinizdeki mevcut objektiflerle iyi görüntüler yakalamak için daha iyi teknikler de geliştirebilirsiniz.
İyi haber, bu problemin çözülmesi genellikle tahmin edilenden daha ucuzdur.
İhtiyacınızı tam olarak ve kolaylıkla tanımlayamıyorsanız nedeni nedir? Birkaç olasılık var:
Birincisi, gerçekte şu anda yeni bir objektife ihtiyacınız yoktur ve cebinizde duran biraz ekstra paranın GAZına geliyor olabilirsiniz. Evet, aslında bu karşılaşacağınız en iyi durumdur. Bazen “sıkılmış” olamaz mısınız? Bu durum ekstra bir objektife avuç dolusu para vermek yerine, bu parayı sahip olduğunuz ekipmanı veya eğitici materyalleri çok daha etkin kullanmanızı sağlayacak, alanında uzman fotoğraf eğitmenleri ile birlikte katılacağınız uygulamalı bir fotoğraf gezisine yatırma fırsatı yaratmış olabilir. Ne dersiniz?
Başka bir olasılık; kendinizi dışarı atabilir ve sevdiğiniz şeyleri çekmek için kendinize daha fazla zaman ayırabilirsiniz. Sanıyoruz ki, en iyi objektif(ler)e sahip olduğumuzda en iyi fotoğrafları artık çekebileceğiz. Evet bu belki de doğrudur. Peki ya bu hobimize aslında gerçekte yeterince zaman ayırmıyorsak? Asıl neden bu olabilir mi?
Ben kendimce şöyle bir metodoloji geliştirdim;
Aşağıda anlatacaklarım bir fotoğraf gönüllüsü olarak sadece benim düşüncelerimi ve yaptıklarımı içermektedir. Herkesin iş yapış şekli farklıdır, bu yüzden benim için işe yarayan bir yöntem sizin işinize yaramayabilir.
Doğayı ve seyahat etmeyi seven bir fotoğraf gönüllüsü olarak, benim için objektifimle bir defada mümkün olan en geniş alanı kaplayabilmem önemlidir.
Güzel tespit, devam edelim.
Elimdeki mevcut objektif setimle 14mm’den 200mm’ye (Telekonvertör ile 400mm) ulaşıyorum ve arada herhangi bir boşluğum bulunmuyor.
Bu işe ilk başlıyorsanız ve hangi objektif(ler)i alacağınız konusunda kararsızsanız, (hatta kararlıysanız bile) başlangıçta geniş açıdan yaklaşık 200 mm’ye kadar odak mesafesi olan (mesela 18-200mm) bir objektif ile başlamanızı, bu tek objektifle yeterince uzun bir zaman geçirmenizi öneriyorum, ne dersiniz? Belirli bir süre sonunda çekmiş olduğunuz ve en beğendiğiniz fotoğraflara tek tek göz atıp, bunları hangi odak uzaklıklarında çektiğinizi not edebilirsiniz. Bu yöntem, sizin severek, zevk alarak çektiğiniz odak uzaklıkları hakkında çok güzel bilgiler verecektir.
Unutmayın; ölçemediğiniz bir şeyi geliştiremezsiniz.
Hiç durmayın, bunu şimdi, hemen yapın. En sevdiğiniz fotoğrafları biliyorsunuzdur, açın onları ve hangi odak uzaklığında, hangi diyafram değeriyle çektiğinizi kontrol edin ve bir liste çıkartın. Bunu yaptığınızda, büyük bir hevesle almış olduğunuz 50mm f/1.4 objektifin aslında neden uzunca bir zamandır kılıfından çıkmadığını, hatta onu artık son zamanlarda yanınıza bile almadığınızı, dolabınızda neden tozlandığını anlayacaksınız 🙂
Bunun sağlamasını şu şekilde de yapabilirsiniz; Sahip olduğunuz tüm objektifleri listeleyin. Son 1 yıldır bu objektifleri hangi sıklıkta kullandığınızı aşağı yukarı çıkartın.
En sık kullandığınız ve kullanmaktan hoşlandığınız objektifleri bir kenara ayırın, sonra sahibinden.com sitesine girin diğerlerini satışa çıkarın. İddia ediyorum, “keşke biraz daha fazla ücret isteseydim” fikri dışında pişman olmayacaksınız. Buradan elde ettiğiniz gelir ile bu güzel hobinizle ilgili özel turlara katılabilir, kendinizi ustaların yanında çok iyi geliştirebilirsiniz.
Hatırlayacaksınız; özellikle geniş açı objektiflerden bahsedilirken hep perspektif bozulmasından veya objektifin perspektif başarımından söz edilir. Evet böyle bir gerçeklik var. Unutmayalım ki perspektif için ilk koşul kameramızın konumudur.
Neden kameramı doğru konumlandırmak (bunun için biraz hareket etmek ve dolayısıyla sağlıklı kalmak) varken ve Photoshop vb gibi bu işlemi fotoğraf düzenleme esnasında artık mükemmel yapabilen uygulamalar dururken, sırf bu işlemi biraz düzeltici şekilde kendi başına yaptığı için bir objektife avuç dolusu para ödeyeyim?
Dolayısıyla, manzara çekimlerinde kamera pozisyonuyla oynayıp sahne için mükemmel bir perspektif bulmak ilk öğrenmemiz gereken en önemli konudur. Kamera konumlandırmayı keşfettiğimizde, artık istediğimiz bir objektifi seçmek elimizde. Vizörümüzde istediğimiz kareyi görene kadar o zoom halkasını çevirmekte artık özgürüz.
Sabit odak uzaklı objektifler, hah işte problem!
Sabit odak uzaklığında olan objektif kullanacaksanız büyük olasılıkla yakınlaştırma/uzaklaştırma (zoom) işini ayaklarınızla yapmanız gerekecek 🙂 .
Bunun daha da kötüsü, siz kadrajı belirlediğinizde objeniz yer değiştirirse ne olacak? Artık ideal konumunuzda değilsiniz. Evet ne yazık ki sabit objektifler ile çekim yaparken, senaryoyu objeler belirler.
Elbette, sabit objektifler tam ve doğru odak uzaklığı sunarlar ve mükemmel çalışırlar. Buna ilave olarak daha iyi bir keskinliğe de sahip olursunuz. Manzara çekiminden hoşlanan bir fotoğraf gönüllüsü olarak perspektifi kontrol etmeyi biraz öğrenince fotoğraflarımın (bana göre) daha iyi olduğunu fark etmeye başladım.
Bazen 200 mm’nin üzerinde (Telekonvertör ile) genellikle aksiyon çekiyorum ve bu durumlarda perspektif (başkaları için yine de önemli olsa da) artık benim için çok önemli değil. Aksiyon fotoğraflarında çerçeve içindeki her küçük nesne, çoğunlukla manzara fotoğraflarımda olduğu gibi kritik bir rol oynamıyor benim için. Aslında, aksiyon ve yaban hayatı ile arka planın (ve hatta bazen ön planın) yumuşak ve bulanık olması istenir (bokeh). Bu yüzden manzara konusunda eleştirilen bu durum aksiyon ve vahşi yaşamda oldukça önemlidir. Bu durumlarda, hızlı AF, her karesi net, keskinliğini mükemmel sonuçlar önem kazanır.
Peki, eşit derecede iyi görünen birkaç seçenekle karşı karşıya kalırsak kararı nasıl vereceğiz?
İki benzer objektif ve odak uzunluğu arasında seçim yaparken, genellikle bazı faktör(ler)den ödün vermeniz gerekebilir. Örneğin, belki 200-500mm gibi zoom ve 300mm F4 + telekonvertör arasında kaldınız. Farklar açıktır; Sizce daha zor ışık koşullarında çok hızlı netleme yapabilmek mi önemlidir, yoksa yakınlaştırma esnekliği mi? Ve bunun için bu fiyatı ödemeye değer mi?
Aynı şey kısa odak uzaklıkları için de geçerli. Örneğin 14-24mm f/2.8 mi veya 16-35mm f/4 mü? Ben bu ikilemi bizzat yaşadım. Birçok kez belirttiğim gibi doğayı ve seyahat etmeyi seviyorum. Dolayısıyla, manzara, şehirlerin mimarileri, kapalı alan çekimleri benim ilgi alanımda. Kapalı alan, gece yıldız çekimi vs deyince bu ortamlar için ideal olanı (yukarıdaki iki objektif arasında) 14-24mm f/2.8 seçimim olurdu. Ama ben aynı zamanda filtre kullanmayı, uzun pozlamayı da seviyorum. Binbir araştırma sonucunda iyi bedeller ödeyerek aldığım LEE filtre setimi kullanmayı da istiyorum. Sonuçta; bahse konu iki objektifi de satın aldım. Belki inanmayacaksınız ama en sık kullandığım iki objektifim bunlar.
Anahtar nokta;
Bu yalnızca gerçekten SİZİN karar verebileceğiniz bir seçim. Bu seçimi sizin adınıza bir başkasının yapmasını beklemeyin, istemeyin. Bence başkalarının yönlendirmesindense, karar verme sorumluluğunu almalı ve biraz düşünmelisiniz.
İki objektif arasında seçimle karşı karşıya kaldığımızda hep “yanlış” karar vermekten korkarız değil mi? Ancak böyle düşünmek hatalı.
Kararlarınızı, sizin için daha değerli olacağını düşündüğünüz avantajlara dayalı olarak (bu farklılıklar az olsa bile) kendiniz vermelisiniz.
Unutmayın; aslında, gerçekten “iyi” ve “kötü” objektif arasında karar vermeye çalışmıyoruz;
İki iyi seçenek arasında karar vermeye çalışıyoruz.
Acımasız gerçek şu ki, ne karar verirseniz verin, diğer objektife ihtiyaç duyacağınız zamanlar hep olacak !
Yapabileceğiniz en iyi ve tek şey, satın alma aşamasında bildiklerinize dayanarak, vakaların “çoğunda sizin için doğru görünen” bir objektifi seçmenizdir. Gerçekten hala şüphedeyseniz, eğer imkanınız varsa birkaç günlüğüne bir lens kiralamak, ya da bir süreliğine denemek için ödünç almak kendiniz için doğru tercihi bulmanıza yardımcı olabilir.
Sizler de aşağıdaki “Yorumlar” kısmından, düşünce ve yorumlarınızla katkıda bulunur musunuz?
Malum; bilgi paylaştıkça çoğalıyor.
Işığınız bol, seçiminiz hayırlı olsun.
https://www.arthenos.com/lens-secimi-nasil-yapilir/